İnsanların zihinlerinden geçeni dillerine dökmesi kolay ama
kalbinde kulp taşıyanın kulpu kırılmış, hisleri bastıran bir gözlükle saklamış
gözlerini ve şöyle demiş; ‘ Bu yolda en temiz Ben’ im’. Sözler ağzından çıkmış
oysa kulakları sağır, üstüne kazara düşen yağmurları sahiplenen hadsiz.
Gölgesinden kaçmaya çalışan yarı şüpheli zihin mahkumu. Madde peşinde koşan
insan bilmiyordu ki yol; Zemin üstü değil bilinç üstü, yol sadece gitmek demek
oysa ondan önce yer vardı. Yer altındaki altınların peşinden koşan bir mağara adamı
ışığı görmekten korkunca karanlığa biat eder. Önce neyi sevdiğini bilmez adı
riya ise rüya der. Gün ve gün bir değirmen taşı gibi sekmeden sekmeye seker ve sonunda bir ırmağa düşer. Düştüğünde anlar çevirdiği dümeni, zira en büyük
numarası dilinde bir kemikte, zihnindeki delikte taşıdığı bir damlayı okyanus
sanması.
Gün gölgeyi devirene dek devam edin.
Bana gitmekten bahsediyordunuz ne sesiniz çıkıyordu ne de
gölgeyi seviyordunuz. En büyük egonuz riyakarlığınız, isyanınız, kendini farklı
bulan bu çürük yanınız tatsız. Başkalaşmış bakışlarınız!
Elde edemediğiniz her şeyi karalayan zihniyetiniz en çürük
ve en bitkin haline geldiğinde en basit resminizi size hediye edeceğim. Üzerinde boya yapacağınız bir alan olmayacak ve rahatlamanız için gözyaşları yetmeyecek. Sahte maskelerin arkasında yaşattığınız ve kaçmaktan zevk
almak şöyle dursun utandığınız halde devam ettiğiniz bu insaf sahibi görünüşünüz insan kategorisi altında değer görmenize yetmiyor. Tüm açık sözlülüğüm ile
söylüyorum; ‘ İnsanların insan eti yediği gün geldi'. Aramızda bir çoğu inanmayı
zorunluluk sanıyor. Neye inandığını bilmemek ile ilgili anlattığım her
şeyin arkasında birbirinizin kanı ile beslenin. Beslenin çünkü sizi doyuracak
tek şey maddeniz ve kimyanızdır. Ancak istediğiniz mutluluğun yolu, bu fidan
vermeyen ağacınızın susuzluğunda yağmur hasretini çöle aşk ile bağdaştıran yanılsamaları, köle ahlakı ile çarpışan efendi ahlakına inkarı da o derece derinleştirecek. İnsanı ahlak kavramı altında besleyen çatışma bu iki
ahlak türü arasındaki çatışma ile kaplumbağayla çatısı kadar birbirine bağlıyken, sizler bu kavgadan eksik olsaydınız; Sürekli eşit bir
terazi üzerinde ki ağırlığımca ahlak hırsızlığım ve akl-ı evvel yaşantımın hissiyatına;
Üzerinde durduğum her şeyin üzerine ant içerim ki
ulaşamazdım!
Riyakarlık; Nasıl yapılacağını bilmeden yediğiniz bir etli
yemek. Elinizdeki boyalar; Ancak belirli basma kalıp kara kalem çalışmalarda içinizdeki boşlukları doldurmakta kullandığınız sınırlı renk körlüğü tonlarının simgesi. Düzen; Yanılgıların ağır sonuçlarından uslanmayan bir eşeğin her gün
yediği sopaya olan sevda sanısı ve çaresiz ateşten korkarak çevirdiği çarka rağmen Su' dan çok Sûdan’ ı sevdim deyişi. Yer ile Yol; Zihniyetin bastığı yere toprak
dersin. Gitmekten bahsediyorsun, bir gün içine girersin.
1 yorum:
bırak; gün gölgeleri..yağmur boyaları yok etsin...adım atıp ileri doğru..son kez bakıp çıplak kalmış riyakarlığa yola devam edersin.....
Yorum Gönder