24 Mayıs 2012 Perşembe

Üstinsan Söyleşileri ( 2 ) '' Riyakarlık Üzerine ''

Düzenden önce riyakarlık vardı. Edilmemiş tüm yeminlerin arkasını sığınak bilen koca bir ordunun küçük askerleri, büyümeden hemen önce yemin etmişlerdi. Çok zaman önce var olan bir dilenci her şey riya ile başlar diyordu. Dilenci ellerini kaldırır gözleriyle de tasdik ederdi ama görmek için bakmaktan fazlasını yapmak gerekeceğini bilmezdi. İtaat ve Zaruret arasında sıkışarak kendisini sevdiren bu masumiyet tablosunun tek özelliği pastel boyasıdır. Sulu boya ile yapılan resim akar. Kuru kalem siyah-beyaz ne tadı var ne tuzu, pastel olanı paslanmış insana benzer, ekşir. Renkleri kullanmak için çizime gerek var ama hepsinden önce inanç gerekir. İnsan yaz geldi demek için her gün güneşi görmeyi bekliyor. Biliyorum Simya başka bir şey ama bir ressamın sanatı da az şey değildir.


İnsanların zihinlerinden geçeni dillerine dökmesi kolay ama kalbinde kulp taşıyanın kulpu kırılmış, hisleri bastıran bir gözlükle saklamış gözlerini ve şöyle demiş; ‘ Bu yolda en temiz Ben’ im’. Sözler ağzından çıkmış oysa kulakları sağır, üstüne kazara düşen yağmurları sahiplenen hadsiz. Gölgesinden kaçmaya çalışan yarı şüpheli zihin mahkumu. Madde peşinde koşan insan bilmiyordu ki yol; Zemin üstü değil bilinç üstü, yol sadece gitmek demek oysa ondan önce yer vardı. Yer altındaki altınların peşinden koşan bir mağara adamı ışığı görmekten korkunca karanlığa biat eder. Önce neyi sevdiğini bilmez adı riya ise rüya der. Gün ve gün bir değirmen taşı gibi sekmeden sekmeye seker ve sonunda bir ırmağa düşer. Düştüğünde anlar çevirdiği dümeni, zira en büyük numarası dilinde bir kemikte, zihnindeki delikte taşıdığı bir damlayı okyanus sanması.

Gün gölgeyi devirene dek devam edin.

Bana gitmekten bahsediyordunuz ne sesiniz çıkıyordu ne de gölgeyi seviyordunuz. En büyük egonuz riyakarlığınız, isyanınız, kendini farklı bulan bu çürük yanınız tatsız. Başkalaşmış bakışlarınız!



Elde edemediğiniz her şeyi karalayan zihniyetiniz en çürük ve en bitkin haline geldiğinde en basit resminizi size hediye edeceğim. Üzerinde boya yapacağınız bir alan olmayacak ve rahatlamanız için gözyaşları yetmeyecek. Sahte maskelerin arkasında yaşattığınız ve kaçmaktan zevk almak şöyle dursun utandığınız halde devam ettiğiniz bu insaf sahibi görünüşünüz insan kategorisi altında değer görmenize yetmiyor. Tüm açık sözlülüğüm ile söylüyorum; ‘ İnsanların insan eti yediği gün geldi'. Aramızda bir çoğu inanmayı zorunluluk sanıyor. Neye inandığını bilmemek ile ilgili anlattığım her şeyin arkasında birbirinizin kanı ile beslenin. Beslenin çünkü sizi doyuracak tek şey maddeniz ve kimyanızdır. Ancak istediğiniz mutluluğun yolu, bu fidan vermeyen ağacınızın susuzluğunda yağmur hasretini çöle aşk ile bağdaştıran yanılsamaları, köle ahlakı ile çarpışan efendi ahlakına inkarı da o derece derinleştirecek. İnsanı ahlak kavramı altında besleyen çatışma bu iki ahlak türü arasındaki çatışma ile kaplumbağayla çatısı kadar birbirine bağlıyken, sizler bu kavgadan eksik olsaydınız; Sürekli eşit bir terazi üzerinde ki ağırlığımca ahlak hırsızlığım ve akl-ı evvel yaşantımın hissiyatına;

Üzerinde durduğum her şeyin üzerine ant içerim ki ulaşamazdım!  



Riyakarlık; Nasıl yapılacağını bilmeden yediğiniz bir etli yemek. Elinizdeki boyalar; Ancak belirli basma kalıp kara kalem çalışmalarda içinizdeki boşlukları doldurmakta kullandığınız sınırlı renk körlüğü tonlarının simgesi. Düzen; Yanılgıların ağır sonuçlarından uslanmayan bir eşeğin her gün yediği sopaya olan sevda sanısı ve çaresiz ateşten korkarak çevirdiği çarka rağmen Su' dan çok Sûdan’ ı sevdim deyişi. Yer ile Yol; Zihniyetin bastığı yere toprak dersin. Gitmekten bahsediyorsun, bir gün içine girersin.