30 Temmuz 2014 Çarşamba

Atacama Çölü

Böyle uzatmışım ayaklarımı doğan güneşe doğru
El sallıyorum geç kalan yarınlara
Geceden kalan dünyamın başı dönüyor
Süresiz zaman dilimlerine batırıp çelik zırhlı çatalımı
Bir dilim götürüyorum ki ağzıma
Tadından yenmiyor


Bir bulut mutlu hikayeler anlatıyor
Yüksek bir dağın zirvesinde seviştiği gökyüzünü
Taze dorukların ıslak esintilerini
Atacama çölüne beslemekte olduğu hasreti
Coşkuyla karşılandığı Amazon gecelerinden sonra
Buruk bir keyifle okyanuslara damlatıyor


Güneş sarartıyor bulutun dişlerini
Yeryüzü bir bardak çayın
Esmer şekerini andırıyor
Uzuyor sabahın sevimli yüzü
Sivri çenesi yedili saatlerde
Gözlerime batıyor.

24 Temmuz 2014 Perşembe

Askerin Not Defteri

Ülke sınırlarına girdim, 81. Not düşülsün, üzerimde robdöşembrlı bir fotoğrafım düşlenilsin. Kadeh kaldırıyorum sevmek ve sevişmek isteyen herkese..

Soldan sağa on adım, kuzeyden güneye on iki, koğuş numarası üç, kişibaşına düşen hava miktarı yedi nokta beş metreküp, havalandırma stabil, uyuyanlar içtimaya dahil edilmesin. Yarın tüm askerler için Bak lava dağıtılsın, herkes için üç adet, öyle ağzımız tatlansın diye de değil üstelik, tatlı tatlı bakmasını öğrenelim diye..


Not düşülsün, elimde viski kadehi ile görüldüğüm son gün tespit edilip yüzüme o günkü hüzünlü ruh hali yerleştirilsin. Kelimelere de bir mektup yazalım ki onlarda bihaber kalmasın. Üstelik tekrar karşılaştığımızda daha anlamlı bulunsunlar. More more gibi yazılışı türkçe, okunuşu ispanyolca, anlamı ingilizce kelimeler üretilip tüm yabancı ülkelere dağıtılsın. Ülkenin üç yanında balıklar için oltasız deniz sahaları oluşturulsun. Karanlığın korkutucu bir şey olmadığını anlatan bir bildiri sözüm üzerine kurulmuş olan Kara Karanlık Cemiyeti tarafından dağıtılsın. Yarın herkes bir bildiri okusun fakat bu facebook üzerinden yapılmasın. Daha samimi olsun. Öyle ki, altı çizilsin kelimelerin, üstü çizilsin kötü hatıraların. Yarın şafak bir başka güzel doğacağı için tüm horozların ibibikleri okşanarak yumuşatılıncıya kadar başlarında beklenilsin.

Gerçekler yarın da gizlensin, bilhakika gizlendiklerinde değerleri artıyor. Yaşı büyük olanlara hürmet edilsin. Malumunuz üzere hürmet; Eski terimleri tanıma kılavuzlarında geçen ve yanyana gelmeyi seven altı harf olmaktan çıkıp yeni cümlelerde kullanılsın. Ülkedeki kavgalara ara verilip herkes bir şeyleri sevebilsin yarın. Farklı göz renkleri olduğu için kimse hor görülmesin. Bilakis en çok onlar sevilsin.

Kadeh kaldırıyorum. Not düşülsün. Elimde kadehle görüneceğim ikinci bir masaya kadar bu fotoğrafım hafızalardan silinmesin.

Hürmetlerimi sunarım.

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Çocukluk

Böyle pembe güllerin varlığını unutmuştum
Söğütlerin heybetli uğultularını
Kalın damarlı dut ağacının yapraklarını
Gün ışığında pişirilmiş soğuk sütleri
En son anneannemin bahçesinde
Görmüştüm

Kırlangıçların gündüz taşımaktan yorulmadığı karanlıklarda
Su ile öpüşmekten utanan
Ve yinede
Dudaklarını ıslatan toprağı
Ve kir bezenmiş pantolon paçalarımı
Birbirine sürmüştüm


Babalar, Dayılar ve Dayı gibi olanlarla
Mutlu bir yeşil, telaşlı bir kızıl, kil rengi bir duman
Ve pilsiz bir fenerin önünde mum fitili ve ateş
Birleşiyorken
Yaşadığım heyecanı
Çocukluk sanmıştım

Büyük adımlarla küçük mesafeler tüketiyordum
Böyle metreler, arşın boyları, saat aralıkları falan
Ve anlaşılması zor heceleri
Karanlıklarda gece avlamaya
Benzetiyordum

Dışında kalıyordum
Dışarıdayken
Kendi başına mutlu bulduğum evime
Yabancıyım sanıyordum
Bu yüzden kaçsamda okulumdan, iğnecimden
Babam tarafından bahçeye götürülmediğim günlerden falan
Şu işsiz ayaklarla
Adına ev denilen bir yere
Dönmüştüm.